Manavgat’ta 28 Temmuz günü başlayan yangınlar ne yazık ki on gün boyunca kontrol altına alınamadan devam etti. Bu yangında çıkaracak çok ders olduğunu görmüş olduk. Öncelikle başta Manavgat olmak üzere yangında zarar gören tüm ülkeme geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum.
Bu yangınla çok değerli ormanlarımızın var olduğunu öğrendik fakat öte yandan acil durumlarda yangına müdahale edecek yeterli ekipmanlara sahip olmadığımızı da öğrenmiş olduk. Keşke yeterli sayıda yangın söndürme uçağımız olsaydı da yangın bu kadar büyümeseydi.
Bu afeti birebir yaşayan biri olarak yangın söndürme uçağının ne denli faydalı olduğuna yakinen şahitlik ettim. Umarım bu musibet bin nasihatten hayırlı olur da bir daha böylesi felaketlere hazırlıksız yakalanmayız.
Her kayıp çok üzücüdür fakat bazı kayıplar insanı yerle bir etmeye yetiyor. Size bir örnek vermek istiyorum. Siz hiç yangına yakalanmış yaban hayvanlarının sesini duydunuz mu? Bomboş görünen o ormanlarda ne kadar canlı yaşadığını ancak yangında anlayabiliyor insan. Hayvanlar feryat etmez demeyin, hem de öyle ederler ki itfaiye erlerinin gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülür o hayvan çığlıklarına. Kim bilir belki de birçok hayvan yangının ne olduğunu bilemez. Yangın anında yaptıkları tek şey çığlıklar atarak yanmayı beklemek. Her yer yanıp bittikten sonra ormanda milyonlarca yanmış hayvan bedeni ortaya çıktı. Buna hangi yürek dayanır söyler misiniz?
Bu dünya sadece biz insanların değil, ellerinde birer tapuları olmasa da her canlı bizimle ortaktır bu gezegene. Lütfen bunu artık görmezden gelmeyin. Siz bir kaplumbağanın birini dolandırdığını duydunuz mu? Peki, bir kuşun orman yaktığını göreniniz var mı? Ya da bir ineğin ağaç kestiğini, bir kedinin kuyu kazdığını veya bir tavşanın kiralık katil olduğunu duydunuz mu? Eğer duyduysanız yorum bölümüne yazın, çünkü ben duymadım.
Bu yangın aynı zamanda büyük bir devlet olduğumuzu da göstermiş oldu. Evim itfaiyenin hemen yanında olduğu için birçok il ve ilçeden yardıma gelen itfaiye araçlarını gördüm. Bunlardan bazılarını sayacak olursak; Konya, İstanbul, İzmir, Ankara, Afyon, Burdur, Isparta, Erzurum, Batman, Tunceli, Şanlıurfa, Osmaniye, Bayburt, Düzce, Bolu, Samsun, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Erzincan, Siirt, Tekirdağ, Bursa, Kastamonu ve daha ismini sayamadığım il ve ilçe belediyeleri Manavgat’ın yardımına koştu. Bu arada özel sektöre ait tanker ve yangına müdahale araçlarını da unutmamak gerekir.
Ve bu yangın bir kez daha ne kadar büyük bir millet olduğumuzu gösterdi. Güzel ülkemin hemen her il, ilçe ve köyünden yardımlar yağmaya başladı. Beş kiloluk bir makarna torbasının yarısının gelmesi bu milletin paylaşma ruhunun ne denli güçlü olduğunu göstergesiydi adeta. Sadece Manavgat’ta onlarca yardım merkezi oluşturuldu ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu gönüllü halkımız günlerce bu merkezlerde çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. Bu merkezlerde gelen yardımlar açılıp sınıflandırılıyor ve ardından kolilere doldurularak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Burada da itirazımın olduğu bir şey var. Bazı vatandaşlar yardımları ihtiyaç sahiplerine kendi elleriyle vermek istiyor ve yetkililer de kendilerine yardımcı oluyor. Fakat bazı kişiler yardımları videoya çekerek yapıyorlar. Lütfen insan onurunu zedeleyen davranışlardan kaçının. Unutmayın ki bir elin verdiğini öteki el duyduktan sonra hayra geçmiyor, benden söylemesi.
Buradan ülkemin bütün siyasetçilerine bir mesajım var. Yangın, sel, deprem, salgın hastalıklar ve benzeri gibi afetler olduğunda lütfen rozetlerinizi cebinize koyup siz de işin bir ucundan tutun. Mesela farklı partilerin milletvekilleri aynı işin ucundan tutsa eminim ki ülkem insanı bundan memnuniyet duyacaktır. Biliyorum hepinizin savunduğu bir ideoloji, baş koyduğu bir dava ve gönül verdiği kitlesi var ama unutmayın ki bunlarımın hiçbiri memleketten daha değerli değildir. Önce atalarımızdan kalan yadigâr topraklar, ardından aziz milletim ve daha sonra sizin siyasi kimliğiniz gelir. Bir kez daha altını çizerek belirtiyorum ki bu çağrım bütün siyasetçileredir.
Help Turkey gibi önemli bir husus daha var. Öncelikle bu tarz insanı yardım çağrıları hiçbir ülkeyi uluslararası arenada küçük düşürmez. Arkadaşlar doğal afet hallerinde yardım istemenin bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum. Eğer yardım çağrıları yanlış olsaydı hiçbir ülke diğerine yardım etmezdi. Uluslararası yardım çağrıları yüzünden bile ikiye bölündük. Oysa gün birlik günü, gün dirlik günü, lütfen birbirimize karşı linç kampanyası başlatmayalım.
İzninizle son bir sözüm de ormana şişe atan cahillere olacak. Ormanlar o kadar güzel ki içeceklerinizi alıp oraya gidiyorsunuz. Ormana çöplerinizi atmakla kalmıyor, üstüne bir de boş şişeleri bırakıyorsunuz. Arkadaşlar sizin bıraktığınız boş şişeler sıcak havada mercek görevi görüyor ve en ufak bir rüzgârda yangın çıkarıyor. Sizden ricam özellikle boş şişeler başta olmak üzere çöplerinizi ormana bırakmayın. İnanıyorum ki bunu yapmak için illa üniversite okumak gerekmiyor.
Son olarak bu yangında emeği geçen itfaiyecilere, yerel halka, gönüllü olarak kentimize gelenlere, helikopter ve uçak pilotlarına Manavgat halkı adına gönülden teşekkür ediyorum. Ayrıca yabancı ülkelerden gelip yangınla mücadelede etkin rol alanlara da ülkem adına teşekkür ediyorum.
Ne mutlu bize ki Çanakkale zaferinde tescillenen büyük ulus kimliğimizi tüm olumsuzluklara rağmen her defasında göstermeyi başarıyoruz.
Yılmaz Ali
0 Yorum