Depresyon, genel bir ifadeyle yaşamdan ve yaşanılan şeylerden zevk alamama halidir. “Üzüntü, keder, karamsarlık, isteksizlik, çaresizlik, umutsuzluk, acı, değersizlik, suçluluk” yaşanılan başlıca duygulardır ve eskiden zevk alarak ve isteyerek yapılan şeyler artık yapılamaz hale gelmiştir.
Nasıl ortaya çıkıyor? Sebepleri neler?
Depresyon birden çok biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörün etkisiyle ortaya çıkan bir durumdur. Biyolojik nedenler, biyolojik aminler dediğimiz norepinefrin, epinefrin, dopamin, serotonin gibi maddelerin eksikliği, hormonal değişiklikler, kalıtımsal nedenler, beyinde yapısal bozukluklar olarak sayılabilir. Psikolojik ve çevresel nedenlerin başında ise yaşam olayları gelmektedir. Örneğin; bir yakının kaybı, istenilen bir şeyin elde edilememesi, iş değişikliği gibi olaylar insanları olumsuz yönde etkileyerek depresyona girmelerine neden olabilir. Hastalık öncesi kişilik, özellikle bağımlı, takıntılı zorlantılı ve histriyonik kişilik özelliği olanlarda depresyona eğilim daha fazladır.
Depresyon belirtileri geçici midir; yoksa bir hastalık olarak mı ele almak gerekir?
Günlük yaşantımızda bazen, yaşadığımız olaylar karşısında veya kişiler arası ilişkilerimizde mutsuzluk, keyifsizlik, değersizlik vb. olumsuz duygular yaşarız. Kısa bir süre canımız sıkılır. Sonrasında ise genellikle başka bir şeyle meşgul oluruz ve olumsuz duygularımızı bir kenara bırakırız. Fakat, depresyon belirtileri uzun bir süredir, günün büyük bir kısmını içerecek şekilde (en az iki haftalık bir süredir, hemen her gün boyunca) devam ediyor ve kişinin yaşamını ciddi şekilde etkiliyorsa “depresyon hastalığı”ndan söz etmek gerekir.
Nasıl tanıyacağız? Belirtileri nelerdir?
Kişi kendisini üzgün ya da boşlukta hisseder, eskiden keyif aldığı şeylerden keyif alamaz hale gelmiştir. Arkadaşlarıyla görüşmek istememe, her zaman yaptığı günlük rutin işleri yapamama veya yapmakta güçlük çekme, eşi veya partneriyle cinsel problemler yaşıyor olma gibi birtakım sıkıntılarla karşı karşıyadır. Tüm etkinliklere veya yaşamındaki etkinliklerin çoğuna karşı bir ilgisizlik ve isteksizlik hali mevcuttur. Uykuya dalma güçlüğü, uykunun sık sık bölünmesi veya gün boyu uyuma isteği, perhizde değilken önemli derecede kilo kaybı ya da tersine kilo alımının olması hastalığın diğer belirtileri arasındadır. Değersizlik, suçluluk, hatta intihar düşünceleri olabilir..
Kişi, genellikle yaşadığı sıkıntıları kendisi ifade eder; fakat bazen kişilik yapısı, hastalık damgası yiyeceğini, tedavi için zorlanacağını, anlaşılmadığını düşünme gibi birtakım faktörlerden dolayı anlatmak istemediği de görülür. Dışarıdan bakıldığında omuzları düşük, zorlukla yürüyen, yavaş ve isteksiz hareketler sergileyen veya ağlamaklı görünümü olan kişi bize depresyon hakkında güçlü ipuçları sağlayabilir.
Yaşanan belirtiler kişinin yaşıyla da birtakım farklılıklar gösterebilir. Örneğin, çocuk ve ergenler sıkıntılı ruh halini bağırıp çağırma, etrafındaki kişilerle ters düşme, inatlaşma şeklinde gösterebilir; bu da çocuk-aile arasında ciddi sıkıntılar ortaya çıkarabilir.
Herkes depresyon geçirebilir mi?
Herkes depresyon geçirebilir; çünkü depresyon sık görülen bir ruhsal hastalıktır. Toplumun %20 ile %25’inin yaşamlarının herhangi bir döneminde bu hastalıkla karşı karşıya kaldığı bildirilmiştir. Görülme sıklığı kadınlarda, kişisel ilişkileri kötü olanlarda, boşanmış kişilerde ya da ayrı yaşayanlarda daha yüksektir. Kadınlarda, özellikle adet öncesi dönem, doğum, doğum sonrası, menapoz dönemi hastalık açısından en riskli dönemlerdir.
Korunmak için neler yapmak gerekir?
Korunmak için öncelikli olarak depresyonu tanımak, belirtilerini veya hangi durumlar ile tetiklendiğini bilmek gerekir.. Tabi burada, herkesin olaylar ve/veya kişilerden aynı oranda etkilenmediğini ve benzer tepkiler vermediğini düşünürsek standart tedaviler ve önerilerin çok da işe yaramayacağını veya geçici bir rahatlama sağlayacağını söylemek çok da yanlış olmaz. Her birey ayrı bir şekilde ele alınmalı, detaylı bir görüşme yapılarak tüm tıbbi ve psikolojik durumları ortaya çıkarılmalıdır. Bazen, depresyon hastalığı ortaya çıkmadan veya intihar gibi ciddi ve yıkıcı sonuçlara ulaşmadan uzman bir kişiyle görüşmek uygun önlemler alınması açısından faydalı olacaktır.
Uzm. Dr. Sevim Hacıarifoğlu Tolunay
0 Yorum