İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyasında sözünü verdiği İstanbul Yatırım Ajansı’nı (İYA) kurdu. İstanbul’un marka değerinin artırılması, kente gelmeyi planlayan yatırımcılara danışmanlık sağlanması, yatırımcı açısından güven ortamının yüksek olduğu bir kent oluşturulması ve istihdama katkı sunulması, İYA’nın öncelikli hedefleri olarak belirlendi. İYA, Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen lansmanla kamuoyuna tanıtıldı. Lansman; yerli-yabancı birçok finans kuruluşu, yatırım, teknoloji, turizm ve farklı sektörlerden temsilcileri bir araya getirdi. Yabancı ülke diplomatları da lansmana yoğun katılım gösterdi. İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu da lansmana katılarak İmamoğlu’na eşlik etti. Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan lansmanda, İstanbul ve yatırımcı ilişkilerini konu alan 3 dakikalık film gösterildi.
Lansmanın ilk konuşmacısı İYA CEO’su Nihat Narin oldu. Narin, İYA’nın kuruluş amacını, başta metro olmak üzere gerçekleştirmeyi planladıkları projeleri ve izleyecekleri yol haritasını katılımcılarla paylaştı. Narin’in ardından, London & Partner’ın CEO’su Laura Citron da bir konuşma gerçekleştirdi. Citron, konuşmasına, Türkçe olarak, “Merhaba. İstanbul, benim en sevdiğim ikinci şehirdir” sözleriyle başladı. London & Partner’ın tarihçesinden, yönetim şemasından ve tecrübelerinden söz eden Citron, İstanbul ile Londra arasında yapılacak olası iş birlikleriyle ilgili örnekler verdi. Citron’un ardında mikrofona gelen İmamoğlu, İYA’nın kuruluş nedenini şu sözlerle dile getirdi:
“İSTANBUL, AVRUPA’NIN EN BÜYÜK ŞEHRİ”
“İYA’nın kuruluş nedeni, kısa ve orta vadede İstanbul’u çok daha fazla uluslararası yatırım çeken, uluslararası girişimci ve yetenek çeken bir şehre dönüştürebilmek. Seçim kampanyam boyunca, İstanbul’un dünya finans piyasasından çeşitli nedenlerden dolayı yeterince yararlanamadığını anlattım. İş başına gelirsem bu sorunun çözümü için İYA’yı hayata geçireceğimin sözünü vermiştim. Bugün o sözü, sizlerle birlikte hayata geçiriyoruz. İstanbul, bütün Avrupa kıtasının en büyük, en kalabalık şehri. Bu şehrin ekonomisi için her türlü kaynağı harekete geçirmek, bizim ana görevimiz. 16 milyon için toplam yaşam kalitesini yükseltmemiz, daha fazla üretim, daha fazla yatırım ve daha fazla istihdam yaratmamız gerekiyor. Bunun için de daha fazla uluslararası finansmana ve yatırımcıya çok ama çok ihtiyacımız var.”
“KATMA DEĞER YARATMAK İSTANBUL’UN DNA’SINDA VAR”
İstanbul’un uluslararası yatırım çekme konusuna yapan bir şehir olmadığını kaydeden İmamoğlu, “Yabancı girişimcilere ve yabancı yatırımcılara fırsat tanımak ve kazan kazan ilişkisiyle karşılıklı olarak katma değer yaratmak, İstanbul’un tarihinde ve aslında DNA’sında var. Kadim İstanbul’un bu konuda dünyadan öğreneceklerinden çok daha fazla tecrübesi ve tarihi var. Yeter ki tarihimize yakından bakmayı ve ondan pozitif yönüyle, gelenekleriyle yararlanmayı bilelim” dedi. Galata semtinin, M.S. 330’lu yıllardan bu yana dünyanın finans merkezlerinden biri olma özelliği bulunduğunu hatırlatan İmamoğlu, konuşmasında şu tarihsel bilgileri paylaştı:
“Galata, bundan tam 1700 yıl önce Doğu Roma İmparatorluğu döneminde, yabancı tüccarların ve girişimcilerin merkezi olmaya başlamıştı. Dünyadaki tüm kentlerden çok daha önce, bu şehirde, çok milletli bir girişimci semti ve uluslararası bir tüccar kolonisi oluşmuştu Galata’da. Pek çok tarihi kaynak bizlere, Cenevizlilerden Venediklilere kadar 50’yi aşkın milletten, tüccarın ve girişimcinin yüz yıllar boyu Galata semtinde yaşadığını söylüyor. Galata’da yaşayan bu uluslararası koloni, önce Bizans’ın ihtiyacı olan mal ve ürünleri temin etti. Burada, İstanbul da kazandı. Doğu Roma İmparatorluğu'na ve Latin İmparatorluğu’na buradan vergi verdiler. Ardından Bizans’a vergi verdiler ve Bizans’ın hem ekonomik olarak hem de askeri olarak sürdürülebilir bir devlet olmasına yardım etti. İstanbul’un Türkler tarafından, Osmanlı İmparatorluğu döneminde fethedildiği 1453 öncesi ve sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu için de Galata önemli bir merkez olmayı başardı. Çok iyi bilindiği gibi, İstanbul’un fethinden sonra çekinen bazı aileler, Galata surları içindeki işlerini ve evlerini terk edip gitmişlerdi. Fatih Sultan Mehmet, entelektüel yapısıyla o tüccar ve girişimcileri yeniden İstanbul’a davet etti ve onlara İmparatorluk içinde ve dışında ticaret yapma garantisi verdi. Fatih Sultan Mehmet ve sonrasında gelen tüm padişahlar, 50’den fazla milletin fertlerinden oluşan bu uluslararası koloninin bir arada, hoşgörü ve huzur içinde yaşamalarını garanti etti. Galata ve Galata’da yaşayan çok uluslu, çok kültürlü o tüccar koloni, Osmanlı maliyesinin tepelere çıkmasına ve dünyanın en güçlü devletlerinden biri olmasına muazzam bir katkı sağladı.”
“İSTANBUL’UN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN DÜNYA HARİTASINA BAKMAK YETERLİ”
“İstanbul’un değerini anlamak için dünya haritasına bakmak yeterlidir” diyen İmamoğlu, “Londra, New York, Paris, Amsterdam, Tokyo, Sidney, Milano gibi önemli kentlerin her biri, yetenekli beyinleri ve girişimci sınıfları çekmek için yatırım ve tanıtım ajanslarıyla yoğun çaba sarf ediyorlar. Yaratıcı ve girişimcileri cezbetmek için gittikçe daha çok, daha organize ve daha bilinçli çaba sarf ediyorlar. Biz de hem biraz önce anlattığım kendi tarihimizden ders alarak hem de bu metropollerin tecrübelerinden yararlanarak yola çıkıyoruz. İYA bünyesinde, bu şehrin kalkınması için önemli ticari partnerimiz profilindeki ülkelere ve kentlere odaklanalım istiyoruz. Onlarla ş birliğimizi çok üst seviyelere taşımak istiyoruz. Bunun için bugün, hep birlikte yola çıkıyoruz. Artık İstanbul’un bir yatırım ajansı var. Önce planlayacağız. Stratejik bakacağız. Global rekabeti doğru anlayacağız. Veriyle, analizle hep birlikte karar alacağız. Sektördeki herkesin sesine kulak vereceğiz. Ortak akılla, uzun süreli kararları organize edeceğiz” diye konuştu.
İSTANBUL İÇİN HEDEFLER..
İmamoğlu, önümüzdeki 5 yıl boyunca koydukları hedefleri şöyle sıraladı:
“İstanbul'un yatırım yapılabilir, çalışılabilir ve ziyaret edilebilir bir dünya metropolü olma niteliğini güçlendireceğiz. İstanbul’u katma değeri yüksek, ileri teknolojinin ve yaratıcı endüstrilerin merkezi haline getireceğiz. Bunu başarabilmek için yabancı yatırımcılarla her zaman açık, dürüst, karşılıklı kazanma ilkesine dayalı, güvenilir ve çözüm odaklı bir iletişim içerisinde olacağız. Başta metro olmak üzere, kitle ulaşım yatırımlarına odaklanacağız. Kentsel planlama yatırımları, bizim için ikinci stratejik alan olacak. İstanbul önemli bir deprem fay hattı üzerinde bulunması nedeniyle, kentin dokusunu değiştirecek planlama ve yatırımlar yapacağız. Bu yatırımlar İstanbul’un doğasına zarar vermeyecek, koruyucu geliştirici olacak. Öncelikli olarak yüksek teknoloji alanlarında kurumlar geliştireceğiz. Yeni teknoloji şirketlerine, yazılım, tasarım, coding ve eğitim şirketlerine destek olacağız. Kentin ve dünyanın yaratıcı insanlarıyla iş birliği yapacağız. Çevre yatırımları, temiz enerji, kentsel atıkların dönüşümü ile ilgili yatırımlarda İstanbul öncü kentlerden biri olacak. Dünyanın en büyük sorunu olan küresel ısınma sorununu dikkate alan her teknoloji ve şirketi destekleyeceğiz. İstanbul’un, çok kültürlü, çok renkli, çok sesli yapısının daha fazla açığa çıkması için, özgürlükleri ve yaratıcılığı bu şehrin güzel insanlarıyla ateşleyeceğiz. Kente gelen yabancı ziyaretçi sayısında dünyada ilk 3’e girmesini sağlamaya hep birlikte çalışacağız. Bu nedenle turizm yatırımları da bizim için öncelikli sektörlerden biri olacak. Şehrimizin yakın civarında entegre tarımsal üretim yatırımlarını, üretici-tüketici zinciri açısından destekleyeceğiz. Bütün bu konularda uluslararası iş birliğine açık olacağız.”
“İSTANBUL’U CESUR DEMOKRASİNİN YENİ MERKEZİ YAPMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
“Türkiye ve İstanbul, bugün karşı karşıya olduğu sorunları; hukuk, demokrasi ve özgürlüklerle ilgili tüm sıkıntılarını kısa sürede aşacak potansiyele sahiptir” diyen İmamoğlu, “Türkiye’nin bu karakterinden hiç kimse şüphe duymasın. 23 Haziran’dan sonra İstanbul seçmeninin verdiği karar ve ortaya koyduğu kararlılık, hepimizin geleceği için son derece önemlidir. Bu iradeyle 16 milyon İstanbullu hukuk, demokrasi, özgürlük ve serbest piyasa ekonomisinin çalıştığı bir kentte yaşamak istediğini çok net olarak ortaya koymuştur. Biz, bu kararı İstanbul halkıyla, keyifle ve cesaretle icra ediyoruz. Bundan sonra tüm alanlarda çok daha hızlı adımlar atıyor olacağız. Bugün bu alanlardaki sıkıntılar ve algı ne olursa olsun, İstanbul’u cesur bir demokrasinin, liberal özgürlüklerin ve liberal bir ekonominin yeni merkezi yapmak için çalışıyoruz. Yatırımcıların ve yatırımcı şirketlerin işlerini kolaylaştıran tüm tedbirleri alıyoruz” ifadelerini kullandı.
“İSTANBUL’DA BİR YEREL DEMOKRASİ MODELİ İNŞA EDİYORUZ”
“İstanbul’da bir yerel demokrasi modeli inşa ediyoruz” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle devam ettirdi:
“Sadece kendimiz için değil, tüm Türkiye ve dünya için kalıcı demokratik kurallar ve kurumlar geliştiriyoruz. İstanbul’da yaşayan her rengi, her farklılığı, her aykırı sesi, kentin hazinesi olarak kabul eden bir yönetim anlayışı kuruyoruz. Kimseyi dışarıda bırakmıyoruz. Oy hesabı, siyasi parti hesabı yapmıyoruz. İstanbul, hukukun, barış içinde bir arada yaşamanın, birlikte üretmenin ve birlikte kazanmanın yeni merkezi olacak. Bu şehir için yüzlerce yıldır söylenir; İstanbul’un taşı toprağı altın diye. Yine öyle olacak. İstanbul’a nitelikli yatırım yapanlar, diğer kentlere yatırım yapanlardan çok daha karlı olacak. Bugün bu şehre yatırım yapmış olan 100’den fazla milletten girişimcinin kurucu olduğu, 40 binden fazla şirket var. Geliştireceğimiz özgürlük ve demokrasi ortamıyla, bu sayıyı çok daha fazla artıracağız. İstanbul olarak dünyadan en çok yetenek ve girişimci çeken kentlerden biri olacağız. Galata semtinin hikayesinden öğrendiklerimizle hoşgörüyü ve bir arada yaşama kültürünü sizlerle birlikte geliştireceğiz. Ve dünyanın yetenekli insanlarına İstanbul’un kapılarını ardına kadar açacağız.”
“BU SÜREÇLER, KORKARAK, ÜRKEREK YÜ-RÜ-TÜ-LE-MEZ”
“Toplantımıza ve heyecanımıza katıldığınız için her birinize içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Bu katılım, daha büyümeli. Biz, herkesi davet ediyoruz, onu söyleyeyim. Devletimizin, hükümetimizin her kademesini, İstanbul’un her sivil toplum kuruluşunu davet ediyoruz. Ben, bu şehrin her belediyesini ziyaret ediyorum. Her kurumunun kapısını çalıyorum. Gelmemekte ısrar edenler, geride kalırlar. Hızımıza yetişemedikleri için üzülürler. Onun için, bizim ortaya koyduğumuz bu hızı, hoşgörüyü, gelişim modelini yakalamak isteyenler aramıza katılsınlar, geç kalmasınlar. Geç kaldıklarında üzülecekleri için, uyarımı buradan yapıyorum. Geç kalanlar, çok üzülecekler. Arkadan bakıp, üzgün üzgün seyretmesinler diye, davetimi bir de buradan, mikrofondan, kameralar huzurunda yapıyorum. Buyursun gelsinler. Bizim kapımız ardına kadar açık. Bu süreçler, korkarak, ürkerek yü-rü-tü-le-mez. İstanbul adını taşıyan her kurum, bu tür toplantılara katılsınlar ve katkı sunsunlar. Bu, cesaret gerektirmez. Bu, işin doğasında olmalı. Gerçekten bu kadim şehre fayda sunmak, hepimizin sorumluluğu. Bu kadim şehre daha fazla yatırım yapmaya ve bizimle daha fazla iş birliği yapmaya tüm dünyayı davet ediyorum. Biliyorum ki, omuz omuza verirsek, birimiz için değil, hepimiz için, ülkemiz için, dünya için çalışırsak, yapamayacağımız, başaramayacağımız bir şey yok. Hepinize çok teşekkür ediyorum. İYA, kentimize hayırlı ve uğurlu olsun.”
0 Yorum